Kıbrıs Gitti Turan Bitti

Son dönemde bazı Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin (Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Tacikistan) Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni (GKRY) resmen tanıyarak büyükelçilik açmaları, Türkiye'de ve özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) hayal kırıklığı ve tepkiyle karşılandı.
Bu gelişme, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) içindeki dayanışma ruhunu sorgulatırken, bu ülkelerin neden böyle bir adım attığına dair çeşitli değerlendirmeler yapılmaktadır. Geçtiğimiz yüzyılın başında yaşanan ve yaşadığımız yüzyıla kırıntıları taşınan Turancılık – Ümmetçilik kavramlarının yalnızca birer kelime olarak varlıklarını devam ettirdikleri de kanıtlanmış oldu. Bu kavramların tamamen önemini yitirdiği bir kez daha hayatın gerçeklik duvarına çarpmış oldu.
Neden GKRY Tanındı?
Uluslararası Hukuk ve BM Kararları: Bu ülkeler, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 541 ve 550 sayılı kararlarını gerekçe göstererek GKRY'yi Kıbrıs'ın tek meşru hükümeti olarak tanıdıklarını belirttiler .
Ekonomik ve Diplomatik Çıkarlar: Avrupa Birliği'nin, özellikle Fransa'nın öncülüğünde, bu ülkelere yönelik ekonomik teşvikler sunduğu ve GKRY ile diplomatik ilişkilerin geliştirilmesini bu teşviklerin ön koşulu olarak dayattığı iddia edilmektedir .
Enerji ve Jeopolitik Hesaplar: Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarına erişim ve Avrupa ile daha yakın ilişkiler kurma arzusu, bu ülkelerin GKRY ile ilişkilerini güçlendirmelerine neden olmuştur.
Türkiye'nin KKTC Politikası: Türkiye'nin KKTC'yi tanıtma konusundaki yetersiz çabaları ve etkili bir diplomatik strateji geliştirememesi, bu ülkelerin GKRY'yi tanıma kararlarını kolaylaştırmış olabilir.
Hayatın gerçekleri ve uluslararası ilişkilerde hamasetin yenilgisi olarak tanımlayabileceğimiz bu durumu biraz daha açarsak; AB ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri arasındaki çıkar çakışmasını da görebiliriz.
Avrupa Birliği (AB), Orta Asya ile ilişkilerini güçlendirmek amacıyla 2025 yılında önemli bir yatırım hamlesi başlattı. Bu kapsamda, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Küresel Geçit (Global Gateway) programı çerçevesinde Orta Asya ülkelerine 12 milyar avro (yaklaşık 13,2 milyar dolar) tutarında bir yatırım paketi açıkladı.
Bu yatırım paketi, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan'ı kapsayan beş Orta Asya ülkesiyle stratejik ortaklıklar kurmayı hedefliyor. Yatırımların odaklandığı alanlar arasında ulaşım altyapısı, dijital bağlantılar, temiz enerji, su yönetimi ve kritik ham maddeler yer alıyor .
AB'nin bu hamlesi, Orta Asya'nın stratejik konumunu değerlendirme ve bölgedeki ekonomik büyümeyi destekleme amacı taşıyor. Ayrıca, Trans-Hazar Ulaştırma Koridoru gibi projelerle Avrupa ile Asya arasındaki ticaret yollarının çeşitlendirilmesi hedefleniyor .
Ancak, bu yatırımlar bazı diplomatik tartışmalara da yol açtı. Bazı Orta Asya ülkelerinin, AB ile ilişkilerini güçlendirmek adına Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni "tek meşru hükümet" olarak tanıması, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) tarafından eleştirildi. Bu gelişmeler, AB'nin Orta Asya'daki etkisini artırma çabalarının yanı sıra, bölgedeki jeopolitik dengeleri de etkileyebilecek nitelikte. Ancak şu durumu da görmek gerekiyor; Orta Asya Türk Cumhuriyetleri Rusya'nın kendilerine çizdiği sınırların dışına çıkamazlar. Bu anlaşmada da Rusya'nın onayı olmadan gerçekleşemezdi. Onun içindir ki; Rusya'nın aynı zamanda Trump ile sıkı ilişkiler geliştiren Recep Tayyip Erdoğan'a bir uyarı mesajı vermiş olma ihtimali yüksek.
Sonuç
Bu gelişmeler, Türkiye'nin dış politikasında yeni stratejiler geliştirmesini ve KKTC'nin uluslararası alanda tanınması için daha aktif bir diplomasi yürütmesini gerektirmektedir. Aksi takdirde, Türk dünyasındaki dayanışma ve birlik anlayışı zedelenmiş görünüyor. Bu aynı zamanda AKP – MHP koalisyonun dış politikadaki başarısızlığını da tescillemiş oluyor.